Adem Havva’ya Bizim Kahvemizi içirdi. Zeus İda Dağı’ndan Tanrılara Bizim Kahvemizi içtikten sonra seslendi. Aristo Bizim Kahvemizi içtikten sonra öğretilerini, teorilerini yazdı. Büyük İskender seferlerine Bizim Kahvemizi içtikten sonra çıktı. Mozart eserlerini Bizim Kahvemizi içtikten sonra besteledi. Leonardo da Vinci Bizim Kahvemizi içtikten sonra yapıtlarına başladı. Dostoyevski romanlarını Bizim Kahvemizi içtikten sonra kurguladı. Ve diğerleri; Madame de Pompadour, Alexandre Dumas, Andrè Gide, Molière, Pierre Loti, Victor Hugo, Honorè de Balzac, Montesquieu ve Diderot sayılabilir.
Ve yıllar, yıllar sonra;
Dedemin İzmir Kemeraltı’ndan her defasında az miktarda (tahminim 150-200 gram) aldığı yeşil çekirdek kahveyle başlar. Sanırım o zamanlar kahvenin fiyatı çok yüksekti ki, Dedem kıtlık çıkacakmış gibi her erzağı en az 6 ay yetecek kadar aldığı halde yeşil çekirdek kahveyi az alırdı. Bir keresinde gördüğüm yeşil çekirdek kahvenin rengi koyu yeşildi, üzerinde de siyah noktalar vardı. Anneannem bazen de Dayım yeşil çekirdek kahveyi tavada başından hiç ayrılmadan sürekli sallayarak kavururlardı. Evin içi mis gibi kahve kokardı. Bizde başlarında seyrederdik, nedense çok yaklaştırmazlardı yanlarına, kavrulan kahvelerin etrafa yayılması gereken kabuklarını hatırlamıyorum. Şimdi düşünüyorum acaba kabuklarını geliştirdikleri bir yöntemle çıkarıp mı kavuruyorlardı, yoksa ben hiç göremedim mi? Kavrulmuş kahveler farklı boylarda, renkleri genelde açık kahverengi olurdu, bir keresinde hepsi siyaha yakın koyu kahverengiydi. Akşam yemeğinden sonra kahve değirmenini elimize tutuştururlardı. En büyük bendim ısrarlara rağmen kahve değirmenini kaptırmazdım. Kollarım kopar yinede devam eder, kimseye sezdirmezdim. Arada ‘’doldu bu’’ dediğimde, Dedem kahve değirmeninin içini açar ‘’ daha bir fincanlık bile öğütmemişsin ‘’ der ve ben hemen elinden alır, kahve çekmeye tekrar başlardım. Daha sonraları adalet ve eşitlik duygum gelişti, bu çok önemli görevi kardeşim ve kuzenlerimle paylaştım. Haliyle sıra kahve içmeye gelirdi ve bize ‘’kahve içerseniz bıyıklarınız çıkar’’ denirdi. Yakıştırmasak da yanmış odun kömürlerinden birbirimize bıyık yapar, gülüşür, hemen yıkardık. Kendimizi bıyıklı görmeye aşinaydık. Bizim isteklerimize dayanamaz yarım fincan şekerli, soğuk kahve verirlerdi. Zevkle, aramızda ağzını buruşturanlar olsa da, artık büyüdük, büyüyoruz edalarıyla içerdik. Çünkü kahve büyüklerin içtiği bir içecekti. İçtikten sonra kahvenin telvesinden bıyık yapar, aynaya bakar, daha sonra yüzümüzü göstermemek için kaçışmaya başlardık. Dayım kahveyi çok severdi, birlikte olduğumuz zamanlarda Kaynak Kahve diye adlandırdığı bir kahve pişirme yöntemi vardı. Bana da öğretti. Bakır cezveye şekeri, kahveyi, suyunu katar çok kısık ateşte bakır çay kaşığıyla sürekli çok yavaş karıştırarak köpüğü taşacak noktaya gelesiye kadar pişirirdi. İki defada bana yaptırmıştı. Birisinde köpüğünü taşırdım, birinde de köpüksüz olmuştu. Çok üzülmüştüm. Kahvelerimizi alıp dökmeden yavaş yavaş gıcırdayan tahta merdivenli çatı terasına çıkar, Bayraklı’ dan İzmir Körfezi’ni seyreder, keyiflenirdik. Dayım kahveyi höpürdeterek içer, ağzı kulaklarına varır, çok mutlu olurdu. Anneannem kahveyi buzdolabında cam kavanozda saklar, içine iki adet kesme şeker atardı. Kahvenin tadının, aromasının buzdolabında bozulduğunu, o enfes kokusunun çabuk kaçtığını keşfettiğim halde Anneanneme kahveyi buzdolabına koymaması gerektiğini hiçbir zaman söylemedim. Her gittiğimde elimle koymuş gibi kahveyi bulurdum. Annem evimizden hiçbir zaman kahveyi eksik etmezdi. Her Karşıyaka’ya gittiğinde Küçük Avcı’dan kahve alırdı. Misafir için her zaman hazırlıklı olmak gerekirdi ve taze çekilmiş kahve verilmesi gerekirdi. Bazen kalabalık gelecek olan misafirler için Annem yetmeyebilir diye Küçük Avcı’dan kahve almaya gönderirdi. Ses çıkarmadan koşa koşa gidip alır gelirdim. Alaybey’de Ala Kuru Kahveci açılınca bize acıyıp Ala’ya göndermeye başladı, mesafe çok kısalmıştı. Anneme göre kahve ya Küçük Avcı’dan yada Ala’dan alınmalıydı. Eskiden komşular arasında rahatlıkla ani biten şeker, tuz, soğan, odun, kömür gibi ihtiyaçlar, en çokta kahve istenirdi. Şimdi kahveciyiz güya karşı komşumuz Gülseren Teyze’den tek istediğimiz ihtiyaç kahve.
Şimdi özenle ve itinayla seçtiğimiz kahveleri, her defasında yeni bir heyecan ve coşkuyla kavuruyoruz. Kahvemizi keyifle içiyor, çıkan sonuçlara hep şaşırmaktan kendimizi alamıyoruz.
Sizleride bekleriz.
Kahve Bizim için bir rüya, hayal, yolculuk, serüven, keşif, buluş, tutku, dayanılmaz, vazgeçilmez…….
Peki Sizler için?